Finansal gelişmişliğin yoksulluğun azaltılmasına, toplumsal refahın artırılmasına, gelir dağılımı eşitsizliğinin iyileştirilmesine, kapsayıcı ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasına katkısı farklı akademik çalışmalarla ortaya konulmuştur.1 Finansal gelişmişlik kavramı temel olarak finansal erişim, derinleşme ve kapsayıcılık olmak üzere üç farklı tanım üzerinden tartışılmaktadır. Bunlardan ilk ikisi ihtiyaç duyulan finansmana (kredi vb. araçlarla) erişilmesi ve finansal piyasaların çeşitlendirilmesi (para ve sermaye piyasaları) gibi daha çok ikincil gereksinimlere yoğunlaşırken, finansal kapsayıcılık bireylerin banka hesabı açma gibi temel finansal ihtiyaçlarını karşılayabilmesine odaklanmaktadır. Diğer bir ifadeyle finansal kapsayıcılık, bir ekonomi içerisinde herhangi bir nedenden dolayı finansal sistemin dışında kalan bireylerin finansal sisteme dâhil edilme süreci olarak tanımlanabilmektedir.
Emlak Pencerem / Ekonomi Haberleri - 5 Şubat 2020 - İstanbul
Bu çalışmada, finansal kapsayıcılığın dünya ve Türkiye’deki son on yıllık gelişimi karşılaştırmalı olarak sunulduktan sonra mikro veriler ile Türkiye’deki temel demografik göstergelerle ilişkisi analiz edilmektedir.
Bu bağlamda, analizde ilk olarak, finansal kapsayıcılığın farklı gelir grubu ülkeleri ve Türkiye’deki eğilimi literatürde kabul görmüş göstergelerle incelenmektedir. Analiz bulgularına göre, dünya genelinde son on yılda finansal kapsayıcılıkta önemli yol alınmakla beraber, yüksek gelir grubunda yer alan ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler arasındaki farkın korunduğu karşımıza çıkmaktadır. Dünya Bankası tarafından üstorta gelir grubu üyesi olarak sınıflandırılan Türkiye’nin finansal kapsayıcılık performansının benzer gelir grubu ülke ortalamasına göre daha iyi bir konumda olduğu görülmektedir. Buna karşın, Türkiye’de kadınların finansal sisteme katılımının benzer ülke ortalamalarının altında kaldığı sonucuna ulaşılmıştır.
Çalışmanın ikinci kısmında, Türkiye’nin benzer ülke trendlerinden farklılaştığı cinsiyet ve eğitim alanları bölgesel farklılıklar ışığında daha detaylı olarak incelenmiştir. Çalışmamız bu yönüyle değerlendirildiğinde, ilgili yazında Türkiye üzerine yapılan çalışmalar adına ilk olma özelliği taşımaktadır. Bu bağlamda, farklı göstergelerin ayrı ayrı kullanılması yerine, ilk olarak temel bileşen analizi yöntemiyle literatürde kabul görmüş beş gösterge birleştirilerek finansal kapsayıcılık endeksi oluşturulmuştur. Oluşturulan bu endeks kullanılarak bölgesel bazda Türkiye’de finansal kapsayıcılık haritası çıkarılmıştır. Endeks sonuçları, uluslararası karşılaştırmalarda karşımıza çıkan ekonomik gelişmişlik ve finansal kapsayıcılık arasındaki pozitif ilişkiye paralel olarak, bölgesel ekonomik gelişmişlik ve finansal kapsayıcılık arasında ülkemizde de benzer bir eğilimin olduğunu ortaya koymaktadır. Bölgesel karşılaştırmalar, kadınların işgücüne katılımı ve üniversite mezunu payının yüksek olduğu bölgelerde finansal kapsayıcılığın da oldukça yüksek seyrettiğini göstermektedir. Dolayısıyla, finansal kapsayıcılığın kadınlar arasında düşük olması, bu grubun işgücüne katılımının erkeklere oranla daha düşük kalması ile açıklanabilir. Bu sonuçtan hareketle, Türkiye’de finansal katılımın arttırılmasını amaçlayan politikaların geliştirilmesinde, kadınların işgücüne katılımı ve eğitim seviyesi de göz önünde bulundurulmalıdır.
Çalışmanın sonuçları ilgili literatür ile uyumludur. Nitekim finansal kapsayıcılık, ilgili literatürde ağırlıklı olarak, gelir eşitsizliği, okuryazarlık, şehirleşme, cinsiyet eşitsizliği gibi sosyolojik kavramlar ile ilişkilendirilmektedir. Yapılan akademik çalışmalar, işgücüne katılım ve kazançlardaki cinsiyet eşitsizliğinin kadınların düşük gelirli kalmasına neden olduğunu ve bunun da resmi finansal kurumlarda hesap açma olasılığını azalttığını göstermektedir (Chen vd., 2005; Fletschner ve Kenney, 2011; Demirgüç-Kunt vd., 2013). Benzer şekilde Grohmann vd. (2018) ise okuryazarlık oranının finansal kapsayıcılık ile pozitif ilişki içinde olduğunu göstermiştir. Kadınlara yönelik finansal kapsayıcılığın arttırılması aynı zamanda 2018 yılındaki G-20 zirvesi ana başlıkları arasında işlenmiştir (G-20, 2018).
Finansal kapsayıcılığın ölçümü ve dünyadaki genel resmi Bölüm 2’de sunulmaktadır, Bölüm 3 finansal kapsayıcılığın Türkiye özelindeki sosyo-ekonomik faktörlerle ilişkisini tartışırken, değerlendirmeler son bölümde özetlenmektedir.
Finansal kapsayıcılık, genel olarak, en temel finansal kurum ve hizmet ağının yaygınlığıyla ölçülmektedir. Genel kabul görmüş ölçütlerinin başında kişi başı ATM sayısı ve kişi başı banka şubesi sayısı gibi yoğunluk göstergeleri gelmektedir. Yüz bin kişi veya bin kilometre kare başına düşen ATM sayısı ve banka şube sayısı olarak hesaplanan ölçütler, finansal hizmet noktalarının ülke içine coğrafi ve demografik olarak yaygınlaşmasını göstermektedir. Öte yandan, kişi başına mevduat hesabı, POS cihazı ve kredi kullanıcı adetleri de finansal hizmetlerin kullanımının yaygınlığını ölçen bir gösterge olarak Dünya Bankasınca ve akademik çevrelerce kullanılmaktadır. Bu ölçütlerin yüksek değer alması finansal kapsayıcılığın daha geniş olduğu anlamına gelmektedir.
Bu ölçütlerin genellikle sadece bankaların faaliyetlerini ve hizmetlerini içermesi bir eleştiri olarak kabul edilebilir olsa da diğer finansal kurumların, örneğin yatırım bankaları, sigorta şirketleri, mikro kredi kurumları, emeklilik şirketleri vb. gibi, sunduğu hizmetlere dair uluslararası karşılaştırmalarda kullanılabilecek veri çeşitliliği henüz bulunmamaktadır. Bu nedenle, çalışmamızda kullanılan göstergelerin uluslararası karşılaştırmalara imkân verecek göstergeler olmasına dikkat edilmiştir.
IMF’nin Finansal Erişim Anketi’nden derlenen verilere göre, son on yılda, yüz bin kişi başına düşen ATM sayısı gelişmiş ülkelerde sabit kalırken, Türkiye ve benzeri geçiş ekonomilerinde yükseliş eğilimindedir (Grafik 1).3 Türkiye’deki artış miktarı ise içerisinde bulunduğu geçiş ekonomileri ülke grubuna göre daha yüksek olmasının yanında, özellikle 2010 yılı sonrasında bu ülkelerin ortalamasından pozitif ayrışması dikkat çekmektedir. Bu artışta, Global Finansal Kriz (GFK) sonrası güçlü şekilde artan sermaye akımlarıyla bankacılık sektörünün büyümesi gibi birincil etkilerin payı olduğu kadar, finansal gelişmişliğin reel sektör istihdam ve ticaret ağı üzerinden nüfusa yayılması, bölgesel altyapının güçlendirilmesi, teknolojinin yaygınlaşması gibi ikincil etkilerin de payı olabileceği not edilmelidir.
Herhangi bir banka ya da finansal kuruluşta tek başına ya da bir başkasıyla ortak olarak hesabı olduğunu bildirenlerin oranını ifade eden banka hesabı sahiplik oranının cinsiyete göre dağılımının 2017 yılındaki durumuna baktığımızda karşımıza farklı bir durum çıkmaktadır. Diğer ülke gruplarında kadın ve erkeklerin banka hesabı sahiplik oranları birbirine yakın seyrederken, Türkiye’de erkeklerin banka hesabı sahiplik oranı kadınlarınkinin bir buçuk katından fazladır. Bunun yanında, erkeklerin banka hesabı sahiplik oranı üst-orta gelir grubu ülke ortalamasına oldukça üzerindeyken, bu oran kadınlar için karşılaştırıldığında aynı gelir grubu ülkelerinin altında kalmaktadır.
Banka hesabı sahiplik oranının eğitim durumuna göre dağılımına bakıldığında benzer bir durum karşımıza çıkmaktadır. Yüksek gelir grubu ülkelerdeki düşük eğitimli bireylerin finansal hizmetleri kullanma oranı diğer ülkelere göre oldukça yüksek seyretmektedir. Diğer bir ifadeyle, finansal kapsayıcılığı bireylerin eğitim durumuna göre ayrıştırdığımızda, yüksek gelirli ülkelerdeki ilköğretim veya daha az eğitime sahip bireylerin finansal hizmetlerden faydalanması diğer gelir grubundaki ülkelerden oldukça yüksek seyretmekte (Grafik 4). İlköğretim veya daha az eğitime sahip kişilerin banka hesabına sahip olma oranı, 2017 yılında, yüksek gelirli ülkelerde yüzde 82, üst-orta gelirli ülkelerde yüzde 47, düşük ve alt-orta gelir grubu ülkelerinde yüzde 30 iken, Türkiye’de yüzde 58 olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’de düşük eğitimli
bireylerdeki finansal kapsayıcılık seviye olarak görece daha yüksek olsa da 2011-2017 yılları arasındaki ilerlemesi sınırlı kalmıştır. Öte yandan, ortaöğretim ve daha üstü bir eğitime sahip bireylerin banka hesabına sahip olma oranı daha az eğitime sahip bireylerinkinden yüksektir (Grafik 5). Eğitim durumuna göre finansal kapsayıcılık farklılaşması, cinsiyete göre dağılımdaki kadar belirgin olmamakla birlikte, farklı gelir grubu ülkelerinin tümünde ortaya çıkmaktadır.
Kırsalda yaşayan bireylerin banka hesabı sahiplik oranlarında da eğitim durumuna benzer eğilimler görülmektedir. Burada dikkat çeken, banka hesap sahiplik oranının yüksek gelirli ülkelerde kırsalda yaşayanlar için yüzde 90’ın üzerinde seyrederken, Türkiye’de bu oranın yüzde 65, üst-orta gelirli ülkelerde yüzde 59 ve düşük ve alt-orta gelir grubu ülkelerde ise yüzde 37 olmasıdır (Grafik 6). Dolayısıyla, gelişmekte olan ülkelerde kırsalda yaşayan bireyler için finansal kapsayıcılığın arttırılması hususunda önemli alan olduğu söylenebilir.
Finansal kapsayıcılığın genç nüfus (15-24 yaş arası) arasındaki yayılımı gelecek açısından da fikir verici olacaktır (Grafik 7). Türkiye’de 2017 yılında, genç nüfusun (15-24 yaş) banka hesabına sahip olma oranı yüzde 56 iken, tüm 15 yaş üstü bireylerin hesap sahipliği yüzde 65 olarak gerçekleşmiştir. Ayrıca, tüm gelir grubu ülkelerinde 15-24 yaş arası nüfusun 25 yaş üstü nüfusa göre banka hesabına sahip olma oranı düşüktür. Yaş gruplarındaki belirli bir seviyeye kadar farklılaşma, birçok ülkedeki, banka hesabı açmada 18 yaş şartının aranması ve genç nüfusun işgücüne katılım oranının düşüklüğüyle açıklanabilir. Bu durum, aynı zamanda, finansal kapsayıcılığı artırmak isteyen gelişmekte olan ülkeler için de bir fırsat sunmaktadır. Nitekim genç nüfusu finansal sisteme dâhil edebilecek düzenlemelerin desteklenmesi aynı zamanda finansal kapsayıcılığı da destekleyecektir.
Özellikle son yıllarda teknolojinin ilerlemesi ile dünya genelinde internet kullanımının çok hızlı yaygınlaşması ve dijital bankacılığın gelişiminin, finansal kapsayıcılığın artmasına olumlu katkı yapması beklenmektedir.4 2017 yılı itibarıyla finansal kapsayıcılık bağlamında internet ve dijital bankacılık kullanımının farklı gelir grubu ülkelerindeki durumu Grafik 8 ve Grafik 9’da sunulmuştur. Dünya Bankası 2017 yılı verilerine göre, 15 ve üzeri yaş grubunda, önceki yılda mobil para ve internet kanallarını kullanarak fatura ödeyen, alışveriş yapan, havale gönderen veya alan bireyleri “dijital ödeme yapanlar ve alanlar” olarak sınıflandırmıştır. Bu tanıma göre dijital ödeme yapan veya alan bireylerin oranı5 ülke gelir seviyesi ile birlikte artmaktadır. Aynı ölçütün bireylerin eğitim durumuna göre kırılımında ise dijital finansal hizmetleri kullanım oranının eğitimle arttığı görülmektedir. Eğitim durumuna göre dağılımda, Türkiye’de düşük ve yüksek eğitimli bireyler arasında önemli bir fark olsa da düşük ve alt-orta gelir ile üst-orta gelir gruplarındaki farktan daha küçüktür. Artan genç nüfus, yükselen eğitim seviyesi ve teknolojik ilerlemelerin katkısı ile finansal kapsayıcılığın ülkemizde daha da artacağı ve yüksek gelir grubu ülkelere benzer şekilde aradaki farkın zamanla azalabileceği değerlendirilmektedir.
Finansal kapsayıcılığın artırılmasının önünde hala birtakım zorluklar bulunmaktadır. Dünya Bankası verilerinden derlenen Grafik 10’da, herhangi bir finansal hesabı olmayan yetişkinlerin banka hesabı açmamalarının sebepleri sunulmaktadır. Tüm gelir gruplarındaki en yaygın neden bireylerin yeterli birikiminin olmamasıdır. Hesap açmak için yeterli birikimi olmayanların oranı, düşük ve alt-orta gelir grubu içerisinde yüzde 67 iken, yüksek gelirli ülke grubunda yüzde 51 ve Türkiye’de ise yüzde 36’dır. Bireylerin hesap açmamasının genel ülke grupları açısından ikinci, Türkiye için ise birinci en önemli nedeni diğer aile üyelerinin hesabı olması olarak gösterilmektedir. Türkiye’nin genel olarak diğer ülke ortalamalarından bu açıdan önemli ölçüde farklılaşması, kadınların finansal kapsayıcılığının düşük oluşu veya kayıtlı işgücüne katılımlarının sınırlı olmasıyla açıklanabilir. Nitekim, ilk kısımda sunulan Grafik 3’deki bulgular savımızı
destekler niteliktedir. Son olarak, ülkemizin diğer ülke gruplarından farklılaştığı diğer bir neden ise “dini nedenler” olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda, katılım bankacılığı ürün yelpazesinin geliştirilmesi, finansal kapsayıcılığı destekleyecektir. Diğer sebepler sırasıyla finansal hizmetlerin pahalılığı, bankaların uzak mesafede yer alması, doküman eksikliği ve finansal kurumlara olan güvensizlik olarak sıralanabilir.
Ekonomi Notu: Finansal Kapsayıcılık: Türkiye ve Dünya Karşılaştırmasının tamamını görmek için tıklayın.
Emlak Pencerem / Ekonomi Haberleri - 5 Şubat 2020 - İstanbul
Bu çalışmada, finansal kapsayıcılığın dünya ve Türkiye’deki son on yıllık gelişimi karşılaştırmalı olarak sunulduktan sonra mikro veriler ile Türkiye’deki temel demografik göstergelerle ilişkisi analiz edilmektedir.
Bu bağlamda, analizde ilk olarak, finansal kapsayıcılığın farklı gelir grubu ülkeleri ve Türkiye’deki eğilimi literatürde kabul görmüş göstergelerle incelenmektedir. Analiz bulgularına göre, dünya genelinde son on yılda finansal kapsayıcılıkta önemli yol alınmakla beraber, yüksek gelir grubunda yer alan ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler arasındaki farkın korunduğu karşımıza çıkmaktadır. Dünya Bankası tarafından üstorta gelir grubu üyesi olarak sınıflandırılan Türkiye’nin finansal kapsayıcılık performansının benzer gelir grubu ülke ortalamasına göre daha iyi bir konumda olduğu görülmektedir. Buna karşın, Türkiye’de kadınların finansal sisteme katılımının benzer ülke ortalamalarının altında kaldığı sonucuna ulaşılmıştır.
Çalışmanın ikinci kısmında, Türkiye’nin benzer ülke trendlerinden farklılaştığı cinsiyet ve eğitim alanları bölgesel farklılıklar ışığında daha detaylı olarak incelenmiştir. Çalışmamız bu yönüyle değerlendirildiğinde, ilgili yazında Türkiye üzerine yapılan çalışmalar adına ilk olma özelliği taşımaktadır. Bu bağlamda, farklı göstergelerin ayrı ayrı kullanılması yerine, ilk olarak temel bileşen analizi yöntemiyle literatürde kabul görmüş beş gösterge birleştirilerek finansal kapsayıcılık endeksi oluşturulmuştur. Oluşturulan bu endeks kullanılarak bölgesel bazda Türkiye’de finansal kapsayıcılık haritası çıkarılmıştır. Endeks sonuçları, uluslararası karşılaştırmalarda karşımıza çıkan ekonomik gelişmişlik ve finansal kapsayıcılık arasındaki pozitif ilişkiye paralel olarak, bölgesel ekonomik gelişmişlik ve finansal kapsayıcılık arasında ülkemizde de benzer bir eğilimin olduğunu ortaya koymaktadır. Bölgesel karşılaştırmalar, kadınların işgücüne katılımı ve üniversite mezunu payının yüksek olduğu bölgelerde finansal kapsayıcılığın da oldukça yüksek seyrettiğini göstermektedir. Dolayısıyla, finansal kapsayıcılığın kadınlar arasında düşük olması, bu grubun işgücüne katılımının erkeklere oranla daha düşük kalması ile açıklanabilir. Bu sonuçtan hareketle, Türkiye’de finansal katılımın arttırılmasını amaçlayan politikaların geliştirilmesinde, kadınların işgücüne katılımı ve eğitim seviyesi de göz önünde bulundurulmalıdır.
Çalışmanın sonuçları ilgili literatür ile uyumludur. Nitekim finansal kapsayıcılık, ilgili literatürde ağırlıklı olarak, gelir eşitsizliği, okuryazarlık, şehirleşme, cinsiyet eşitsizliği gibi sosyolojik kavramlar ile ilişkilendirilmektedir. Yapılan akademik çalışmalar, işgücüne katılım ve kazançlardaki cinsiyet eşitsizliğinin kadınların düşük gelirli kalmasına neden olduğunu ve bunun da resmi finansal kurumlarda hesap açma olasılığını azalttığını göstermektedir (Chen vd., 2005; Fletschner ve Kenney, 2011; Demirgüç-Kunt vd., 2013). Benzer şekilde Grohmann vd. (2018) ise okuryazarlık oranının finansal kapsayıcılık ile pozitif ilişki içinde olduğunu göstermiştir. Kadınlara yönelik finansal kapsayıcılığın arttırılması aynı zamanda 2018 yılındaki G-20 zirvesi ana başlıkları arasında işlenmiştir (G-20, 2018).
Finansal kapsayıcılığın ölçümü ve dünyadaki genel resmi Bölüm 2’de sunulmaktadır, Bölüm 3 finansal kapsayıcılığın Türkiye özelindeki sosyo-ekonomik faktörlerle ilişkisini tartışırken, değerlendirmeler son bölümde özetlenmektedir.
Finansal kapsayıcılık, genel olarak, en temel finansal kurum ve hizmet ağının yaygınlığıyla ölçülmektedir. Genel kabul görmüş ölçütlerinin başında kişi başı ATM sayısı ve kişi başı banka şubesi sayısı gibi yoğunluk göstergeleri gelmektedir. Yüz bin kişi veya bin kilometre kare başına düşen ATM sayısı ve banka şube sayısı olarak hesaplanan ölçütler, finansal hizmet noktalarının ülke içine coğrafi ve demografik olarak yaygınlaşmasını göstermektedir. Öte yandan, kişi başına mevduat hesabı, POS cihazı ve kredi kullanıcı adetleri de finansal hizmetlerin kullanımının yaygınlığını ölçen bir gösterge olarak Dünya Bankasınca ve akademik çevrelerce kullanılmaktadır. Bu ölçütlerin yüksek değer alması finansal kapsayıcılığın daha geniş olduğu anlamına gelmektedir.
Bu ölçütlerin genellikle sadece bankaların faaliyetlerini ve hizmetlerini içermesi bir eleştiri olarak kabul edilebilir olsa da diğer finansal kurumların, örneğin yatırım bankaları, sigorta şirketleri, mikro kredi kurumları, emeklilik şirketleri vb. gibi, sunduğu hizmetlere dair uluslararası karşılaştırmalarda kullanılabilecek veri çeşitliliği henüz bulunmamaktadır. Bu nedenle, çalışmamızda kullanılan göstergelerin uluslararası karşılaştırmalara imkân verecek göstergeler olmasına dikkat edilmiştir.
IMF’nin Finansal Erişim Anketi’nden derlenen verilere göre, son on yılda, yüz bin kişi başına düşen ATM sayısı gelişmiş ülkelerde sabit kalırken, Türkiye ve benzeri geçiş ekonomilerinde yükseliş eğilimindedir (Grafik 1).3 Türkiye’deki artış miktarı ise içerisinde bulunduğu geçiş ekonomileri ülke grubuna göre daha yüksek olmasının yanında, özellikle 2010 yılı sonrasında bu ülkelerin ortalamasından pozitif ayrışması dikkat çekmektedir. Bu artışta, Global Finansal Kriz (GFK) sonrası güçlü şekilde artan sermaye akımlarıyla bankacılık sektörünün büyümesi gibi birincil etkilerin payı olduğu kadar, finansal gelişmişliğin reel sektör istihdam ve ticaret ağı üzerinden nüfusa yayılması, bölgesel altyapının güçlendirilmesi, teknolojinin yaygınlaşması gibi ikincil etkilerin de payı olabileceği not edilmelidir.
Herhangi bir banka ya da finansal kuruluşta tek başına ya da bir başkasıyla ortak olarak hesabı olduğunu bildirenlerin oranını ifade eden banka hesabı sahiplik oranının cinsiyete göre dağılımının 2017 yılındaki durumuna baktığımızda karşımıza farklı bir durum çıkmaktadır. Diğer ülke gruplarında kadın ve erkeklerin banka hesabı sahiplik oranları birbirine yakın seyrederken, Türkiye’de erkeklerin banka hesabı sahiplik oranı kadınlarınkinin bir buçuk katından fazladır. Bunun yanında, erkeklerin banka hesabı sahiplik oranı üst-orta gelir grubu ülke ortalamasına oldukça üzerindeyken, bu oran kadınlar için karşılaştırıldığında aynı gelir grubu ülkelerinin altında kalmaktadır.
Banka hesabı sahiplik oranının eğitim durumuna göre dağılımına bakıldığında benzer bir durum karşımıza çıkmaktadır. Yüksek gelir grubu ülkelerdeki düşük eğitimli bireylerin finansal hizmetleri kullanma oranı diğer ülkelere göre oldukça yüksek seyretmektedir. Diğer bir ifadeyle, finansal kapsayıcılığı bireylerin eğitim durumuna göre ayrıştırdığımızda, yüksek gelirli ülkelerdeki ilköğretim veya daha az eğitime sahip bireylerin finansal hizmetlerden faydalanması diğer gelir grubundaki ülkelerden oldukça yüksek seyretmekte (Grafik 4). İlköğretim veya daha az eğitime sahip kişilerin banka hesabına sahip olma oranı, 2017 yılında, yüksek gelirli ülkelerde yüzde 82, üst-orta gelirli ülkelerde yüzde 47, düşük ve alt-orta gelir grubu ülkelerinde yüzde 30 iken, Türkiye’de yüzde 58 olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’de düşük eğitimli
bireylerdeki finansal kapsayıcılık seviye olarak görece daha yüksek olsa da 2011-2017 yılları arasındaki ilerlemesi sınırlı kalmıştır. Öte yandan, ortaöğretim ve daha üstü bir eğitime sahip bireylerin banka hesabına sahip olma oranı daha az eğitime sahip bireylerinkinden yüksektir (Grafik 5). Eğitim durumuna göre finansal kapsayıcılık farklılaşması, cinsiyete göre dağılımdaki kadar belirgin olmamakla birlikte, farklı gelir grubu ülkelerinin tümünde ortaya çıkmaktadır.
Kırsalda yaşayan bireylerin banka hesabı sahiplik oranlarında da eğitim durumuna benzer eğilimler görülmektedir. Burada dikkat çeken, banka hesap sahiplik oranının yüksek gelirli ülkelerde kırsalda yaşayanlar için yüzde 90’ın üzerinde seyrederken, Türkiye’de bu oranın yüzde 65, üst-orta gelirli ülkelerde yüzde 59 ve düşük ve alt-orta gelir grubu ülkelerde ise yüzde 37 olmasıdır (Grafik 6). Dolayısıyla, gelişmekte olan ülkelerde kırsalda yaşayan bireyler için finansal kapsayıcılığın arttırılması hususunda önemli alan olduğu söylenebilir.
Finansal kapsayıcılığın genç nüfus (15-24 yaş arası) arasındaki yayılımı gelecek açısından da fikir verici olacaktır (Grafik 7). Türkiye’de 2017 yılında, genç nüfusun (15-24 yaş) banka hesabına sahip olma oranı yüzde 56 iken, tüm 15 yaş üstü bireylerin hesap sahipliği yüzde 65 olarak gerçekleşmiştir. Ayrıca, tüm gelir grubu ülkelerinde 15-24 yaş arası nüfusun 25 yaş üstü nüfusa göre banka hesabına sahip olma oranı düşüktür. Yaş gruplarındaki belirli bir seviyeye kadar farklılaşma, birçok ülkedeki, banka hesabı açmada 18 yaş şartının aranması ve genç nüfusun işgücüne katılım oranının düşüklüğüyle açıklanabilir. Bu durum, aynı zamanda, finansal kapsayıcılığı artırmak isteyen gelişmekte olan ülkeler için de bir fırsat sunmaktadır. Nitekim genç nüfusu finansal sisteme dâhil edebilecek düzenlemelerin desteklenmesi aynı zamanda finansal kapsayıcılığı da destekleyecektir.
Özellikle son yıllarda teknolojinin ilerlemesi ile dünya genelinde internet kullanımının çok hızlı yaygınlaşması ve dijital bankacılığın gelişiminin, finansal kapsayıcılığın artmasına olumlu katkı yapması beklenmektedir.4 2017 yılı itibarıyla finansal kapsayıcılık bağlamında internet ve dijital bankacılık kullanımının farklı gelir grubu ülkelerindeki durumu Grafik 8 ve Grafik 9’da sunulmuştur. Dünya Bankası 2017 yılı verilerine göre, 15 ve üzeri yaş grubunda, önceki yılda mobil para ve internet kanallarını kullanarak fatura ödeyen, alışveriş yapan, havale gönderen veya alan bireyleri “dijital ödeme yapanlar ve alanlar” olarak sınıflandırmıştır. Bu tanıma göre dijital ödeme yapan veya alan bireylerin oranı5 ülke gelir seviyesi ile birlikte artmaktadır. Aynı ölçütün bireylerin eğitim durumuna göre kırılımında ise dijital finansal hizmetleri kullanım oranının eğitimle arttığı görülmektedir. Eğitim durumuna göre dağılımda, Türkiye’de düşük ve yüksek eğitimli bireyler arasında önemli bir fark olsa da düşük ve alt-orta gelir ile üst-orta gelir gruplarındaki farktan daha küçüktür. Artan genç nüfus, yükselen eğitim seviyesi ve teknolojik ilerlemelerin katkısı ile finansal kapsayıcılığın ülkemizde daha da artacağı ve yüksek gelir grubu ülkelere benzer şekilde aradaki farkın zamanla azalabileceği değerlendirilmektedir.
Finansal kapsayıcılığın artırılmasının önünde hala birtakım zorluklar bulunmaktadır. Dünya Bankası verilerinden derlenen Grafik 10’da, herhangi bir finansal hesabı olmayan yetişkinlerin banka hesabı açmamalarının sebepleri sunulmaktadır. Tüm gelir gruplarındaki en yaygın neden bireylerin yeterli birikiminin olmamasıdır. Hesap açmak için yeterli birikimi olmayanların oranı, düşük ve alt-orta gelir grubu içerisinde yüzde 67 iken, yüksek gelirli ülke grubunda yüzde 51 ve Türkiye’de ise yüzde 36’dır. Bireylerin hesap açmamasının genel ülke grupları açısından ikinci, Türkiye için ise birinci en önemli nedeni diğer aile üyelerinin hesabı olması olarak gösterilmektedir. Türkiye’nin genel olarak diğer ülke ortalamalarından bu açıdan önemli ölçüde farklılaşması, kadınların finansal kapsayıcılığının düşük oluşu veya kayıtlı işgücüne katılımlarının sınırlı olmasıyla açıklanabilir. Nitekim, ilk kısımda sunulan Grafik 3’deki bulgular savımızı
destekler niteliktedir. Son olarak, ülkemizin diğer ülke gruplarından farklılaştığı diğer bir neden ise “dini nedenler” olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda, katılım bankacılığı ürün yelpazesinin geliştirilmesi, finansal kapsayıcılığı destekleyecektir. Diğer sebepler sırasıyla finansal hizmetlerin pahalılığı, bankaların uzak mesafede yer alması, doküman eksikliği ve finansal kurumlara olan güvensizlik olarak sıralanabilir.
Ekonomi Notu: Finansal Kapsayıcılık: Türkiye ve Dünya Karşılaştırmasının tamamını görmek için tıklayın.