1999 Marmara Depremiyle ilgili açıklama yapan ayİder (Anadolu Yakası İnşaat Müteahhitleri Derneği) Başkan Yardımcısı ve AE Mimarlık Yönetim Kurulu Başkanı Mimar Ahmet Erkurtoğlu, “1999 Marmara Depremi’nden sonra binaları güvenli hale getirirken, toplanma alanlarını ve yeşil alanları kaybettik.
İstanbul’un günü kurtarmak için geçici planlar yerine master plana ihtiyacı var. Kentsel dönüşümünde ise daha yolun çok başındayız” diyor.
1999 Marmara Depreminin 20. yıldönümünü anarken, kentsel dönüşüm çalışmalarında ise riskli binalar hâlâ aciliyetini koruyor. Aynı zamanda depremden ziyade değişen iklim koşulları nedeniyle yağmurlar, heyelanlar da binaların yıkılmasını tetikleyen sebepler arasında yerini almaya başladı. Yıl boyunca bu anlamda birçok olaya şahitlik ettik. Konuyla ilgili açıklama yapan AYİDER Başkan Yardımcısı ve AE Mimarlık Yönetim Kurulu Başkanı Mimar Erkurtoğlu, kentsel dönüşüm çalışmalarının binasal bazlı yapıldığını ve betonlaşan kentte toplanma alanlarının artık devreden çıktığına dikkat çekiyor. “Avrupa’ya gidiyoruz, binalardan binalara geçerken küçük şehir meydanları görüyoruz. Depremde kaçacak alanlar görüyoruz. Şimdi bir deprem olsa binalar sağlam ama bir kent meydanı yok. Bir tane kent meydanı düşünülmüyor. Burada bir yanlışlık var. Sadece günü kurtarmak için bir şeyler üretiyoruz. İstanbul’un master planı daha yeni yapılıyor. Sadece günü kurtarmak için geçici planlar yapılıyor.” diyen Erkurtoğlu, parsel bazlı dönüşümde binalara yalnızca otopark yapılabildiğini ve hiçbir sosyal aktivitenin projeye eklenemediğini belirtiyor. “Ada bazına döndüğünüzde, en az 10 dönüm bir arazi düşünün, bu 10 dönümlük arazideki 10 bloğu yıkıp yatay mimari ile 1000’er metrekareden oluşan 4 blok yaptınız. Geriye 6 bin metrekare alan kalıyor. 6 bin metrekarelik alanda sosyal aktivite alanları yapılabilir. Çocuklar orda yollarda değil, site içinde oynar, bisikletine biner, koşar, insanlar orada sporunu yapar, orada insan gibi yaşar. Afet Yasası sayesinde binalar sağlamlaştırılıyor, depreme dayanıklı hale getiriliyor. Ama İstanbul’un eski çehresini yitirdiğini görüyorum. Her taraf şantiye alanına döndü” açıklamalarında bulunan Ahmet Erkurtoğlu, yeşil alanların beton yığınlarına dönüşmeye başladığını sözlerine ekliyor ve aynı parselde 10 katlı binanın yıkılıp yerine 12 katlı yeni binanın yapılmasının kentsel dönüşüm olmadığını söylüyor.
“50 yıl sonra yeniden kentsel dönüşüm yapacağız”
Birçok firmanın yüksek gelir elde edebilirim düşüncesiyle Bağdat Caddesi’ne girdiğini ve arz talep dengesinde bir bozulma oluşturduklarına ifade eden Erkurtoğlu, “Bağdat Caddesi’ndeki 60 yıllık binaların da acilen yenilenmesi gerekiyordu. Ancak birçok firmanın bir anda Bağdat Caddesi’ne girmesi nedeniyle arz talep dengesinde bir bozulma meydana gelerek, kentsel dönüşüm yavaşlamış durumda ve Kadıköy’de yıkılması gereken yaklaşık 30 bin binanın sadece yüzde 10’u yenilenebildi. Bu yüzden kentsel dönüşümü sağlıklı şekilde hızlandırmamız gerekiyor. İnsan ve trafik yoğunluğu hesaplandığı zaman kentsel dönüşümde bu yoğunluğu kaldıracak alt yapı, yol, yeşil alanlar ve rekreasyon alanları yaratılmıyor. Dolayısıyla İstanbul’un her tarafı maalesef beton yığını haline gelecek. Yazın camlarımızı açtığımızda bile bir rüzgâr hissedemeyeceğiz. Çocuklarımıza yeni oyun alanları yaratılmamış olacak. Umarım mevcut alanları koruyabiliriz. Bunun için de imar yasasının yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor. Yoksa yanlış kentsel dönüşüm uygulamaları nedeniyle 50 sene sonra İstanbul’da yeniden bir kentsel dönüşüm yapmak zorunda olacağız” dedi.
İstanbul’un günü kurtarmak için geçici planlar yerine master plana ihtiyacı var. Kentsel dönüşümünde ise daha yolun çok başındayız” diyor.
1999 Marmara Depreminin 20. yıldönümünü anarken, kentsel dönüşüm çalışmalarında ise riskli binalar hâlâ aciliyetini koruyor. Aynı zamanda depremden ziyade değişen iklim koşulları nedeniyle yağmurlar, heyelanlar da binaların yıkılmasını tetikleyen sebepler arasında yerini almaya başladı. Yıl boyunca bu anlamda birçok olaya şahitlik ettik. Konuyla ilgili açıklama yapan AYİDER Başkan Yardımcısı ve AE Mimarlık Yönetim Kurulu Başkanı Mimar Erkurtoğlu, kentsel dönüşüm çalışmalarının binasal bazlı yapıldığını ve betonlaşan kentte toplanma alanlarının artık devreden çıktığına dikkat çekiyor. “Avrupa’ya gidiyoruz, binalardan binalara geçerken küçük şehir meydanları görüyoruz. Depremde kaçacak alanlar görüyoruz. Şimdi bir deprem olsa binalar sağlam ama bir kent meydanı yok. Bir tane kent meydanı düşünülmüyor. Burada bir yanlışlık var. Sadece günü kurtarmak için bir şeyler üretiyoruz. İstanbul’un master planı daha yeni yapılıyor. Sadece günü kurtarmak için geçici planlar yapılıyor.” diyen Erkurtoğlu, parsel bazlı dönüşümde binalara yalnızca otopark yapılabildiğini ve hiçbir sosyal aktivitenin projeye eklenemediğini belirtiyor. “Ada bazına döndüğünüzde, en az 10 dönüm bir arazi düşünün, bu 10 dönümlük arazideki 10 bloğu yıkıp yatay mimari ile 1000’er metrekareden oluşan 4 blok yaptınız. Geriye 6 bin metrekare alan kalıyor. 6 bin metrekarelik alanda sosyal aktivite alanları yapılabilir. Çocuklar orda yollarda değil, site içinde oynar, bisikletine biner, koşar, insanlar orada sporunu yapar, orada insan gibi yaşar. Afet Yasası sayesinde binalar sağlamlaştırılıyor, depreme dayanıklı hale getiriliyor. Ama İstanbul’un eski çehresini yitirdiğini görüyorum. Her taraf şantiye alanına döndü” açıklamalarında bulunan Ahmet Erkurtoğlu, yeşil alanların beton yığınlarına dönüşmeye başladığını sözlerine ekliyor ve aynı parselde 10 katlı binanın yıkılıp yerine 12 katlı yeni binanın yapılmasının kentsel dönüşüm olmadığını söylüyor.
“50 yıl sonra yeniden kentsel dönüşüm yapacağız”
Birçok firmanın yüksek gelir elde edebilirim düşüncesiyle Bağdat Caddesi’ne girdiğini ve arz talep dengesinde bir bozulma oluşturduklarına ifade eden Erkurtoğlu, “Bağdat Caddesi’ndeki 60 yıllık binaların da acilen yenilenmesi gerekiyordu. Ancak birçok firmanın bir anda Bağdat Caddesi’ne girmesi nedeniyle arz talep dengesinde bir bozulma meydana gelerek, kentsel dönüşüm yavaşlamış durumda ve Kadıköy’de yıkılması gereken yaklaşık 30 bin binanın sadece yüzde 10’u yenilenebildi. Bu yüzden kentsel dönüşümü sağlıklı şekilde hızlandırmamız gerekiyor. İnsan ve trafik yoğunluğu hesaplandığı zaman kentsel dönüşümde bu yoğunluğu kaldıracak alt yapı, yol, yeşil alanlar ve rekreasyon alanları yaratılmıyor. Dolayısıyla İstanbul’un her tarafı maalesef beton yığını haline gelecek. Yazın camlarımızı açtığımızda bile bir rüzgâr hissedemeyeceğiz. Çocuklarımıza yeni oyun alanları yaratılmamış olacak. Umarım mevcut alanları koruyabiliriz. Bunun için de imar yasasının yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor. Yoksa yanlış kentsel dönüşüm uygulamaları nedeniyle 50 sene sonra İstanbul’da yeniden bir kentsel dönüşüm yapmak zorunda olacağız” dedi.