Dünyadaki gelişen teknolojilerin bilinçsiz ve kontrolsüz kullanımı nedeniyle ortaya çıkan olumsuzlukların, doğada neden olduğu çöküşü durdurmak amacıyla doğayı ve doğal kaynakları koruma düşüncesinin son zamanlarda hızla yayıldığını belirten Bakan Kurum, Dünya Tabiatı Koruma Birliği (IUCN) verilerine göre, dünya yüzeyinin yüzde 5'inden fazlasının "korunan alan" olarak ayrıldığını söyledi.
Kurum, koruma konusunda hassas ülkelerde bu oranın yüzde 20'lere kadar çıktığını da vurguladı.
Türkiye'nin korunan alanlarının deniz ve kıyılardan dağlara, deltalardan ormanlara, yaylalardan bozkırlara, göl ve akarsu sistemlerine, derin vadiler ve kanyonlardan buzullara kadar çeşitli doğal ekosistem ve oluşumları barındırdığını dile getiren Kurum, "Ülkemiz, zengin biyolojik çeşitlilikle bunların doğal yaşam alanlarını barındırıyor. Bu nedenle ülkemizde gelecek nesilleri de düşünerek korunan alan ve kişi başına düşen yeşil alan miktarımızın artırılması çok önemlidir." ifadesini kullandı.
"YENİ KATEGORİLER ÖNERİLDİ"
Kurum, kaynakların korunması ve sürdürülebilir kullanımının sağlanmasının ülkenin geleceği açısından önem taşıdığına işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bilindiği üzere, ülkemizin doğal sit alanlarının tespit ve tescil yetkisi, 1 No.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğüne verildi. Genel Müdürlüğümüzün en temel görevleri doğasıyla, kültürüyle, biyolojik çeşitliliğiyle tüm dünyanın hayran kaldığı bu coğrafyada, sorumluluğunda bulunan doğal sit alanları, tabiat varlıkları ve özel çevre koruma bölgelerini tespit ve tescil ederek; doğal kaynaklarımızı korumak, geliştirmek, izlemek, sürdürülebilir kullanımını sağlamak ve doğal kaynaklarımızın gelecek nesillere aktarılmasını sağlamaktır.
Bu kapsamda daha önce nitel tespit ve göreceli kararlarla tescili yapılmış doğal sit alanlarının, biyo-ekolojik, jeolojik, hidrojeolojik, jeomorfolojik ve peyzaj değerlerinin belirlenmesi ve önerilerin ortaya konması amacıyla 4 mevsimi kapsayacak şekilde 'Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Projesi' ile çoğunluğu akademisyenlerden oluşan uzman proje ekiplerince, doğal sit alanlarının değerlendirilmesine ilişkin teknik esaslar ve bilimsel bulgular doğrultusunda hazırlandı ve sonucunda yeni kategoriler önerildi."
Kurum, bu bağlamda Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyon üyelerinin değerlendirdiği raporların, bilimsel kriterler esas alınarak hazırlandığından subjektif yaklaşımı ortadan kaldırdığının altını çizdi.
"86 PROJEDE SONA GELİNDİ"
Bugüne kadar tescil edilerek yönetilen ve korunan alanlarla birlikte, Türkiye'de yer alan potansiyel kara, su ve denizel koruma alanlarının belirlenerek ekosistem hizmetlerine kazandırılmasının Bakanlığın en önemli görevleri arasında olduğuna dikkat çeken Kurum, şu ifadeleri kullandı:
"Sağlıklı çevre koşullarında yaşamın sağlanması ve ülke ölçeğinde ekosistem hizmetlerine destek veren korunan alan miktarımızın artırılması hedefimizle, mevcutta doğal sit alanı olmayan öneri potansiyel doğal sit alanlarının değerlendirilerek, kategorilerinin ve sınırların belirlenebilmesi amacıyla toplam 86 alanda 'Potansiyel Doğal Sit Alanlarının Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Projesi'nde sona gelindi.
Söz konusu projeyle, ülkemizde her yıl korunan alan miktarımızı yüzde 20 artırma hedefine ulaşmak için çalışmalarımız tüm hızıyla sürüyor. Projeyle, ülkemizdeki korunan alan miktarımızı artıracağız, tespit edilen yeni tür ve habitatlarla da bilim camiasına katkı vereceğiz."
"2,5 MİLYON HEKTARA ÇIKMIŞ OLACAK"
Kurum, toplam sit alanı sayısının 2 bin 430 olduğu bilgisini vererek, şunları kaydetti:
"Toplam yürüyen proje 830’dur ve 86'sını da tamamladık. Ayrıca sene sonuna kadar tamamını onaylamış olacağız. Böylece bu çalışmanın sonunda sit alanlarımızın büyüklüğü yüzde 20 artarak 2 milyondan 2,5 milyon hektara çıkmış olacak. Ayrıca sit alanlarıyla beraber özel çevre koruma bölgeleri, sulak alanlar, milli parklar da katıldığında toplam korunan alan miktarımızı 8 milyon hektar civarında olup, 5 senede bu rakamı 2 katına çıkararak, uluslararası kriterlere uygun hale getirmek için ülke yüzölçümümüzün yüzde 17'sine çıkarmayı hedefliyoruz."
Kurum, ayrıca Türkiye'de sosyal yaşam kalitesini artırmayı hedefleyen ve ekosistem hizmetlerine destek olan bu alanların, koruyucu yeşil tampon ve ekolojik koridorlara da destek verdiğini kaydetti.
Kurum, koruma konusunda hassas ülkelerde bu oranın yüzde 20'lere kadar çıktığını da vurguladı.
Türkiye'nin korunan alanlarının deniz ve kıyılardan dağlara, deltalardan ormanlara, yaylalardan bozkırlara, göl ve akarsu sistemlerine, derin vadiler ve kanyonlardan buzullara kadar çeşitli doğal ekosistem ve oluşumları barındırdığını dile getiren Kurum, "Ülkemiz, zengin biyolojik çeşitlilikle bunların doğal yaşam alanlarını barındırıyor. Bu nedenle ülkemizde gelecek nesilleri de düşünerek korunan alan ve kişi başına düşen yeşil alan miktarımızın artırılması çok önemlidir." ifadesini kullandı.
"YENİ KATEGORİLER ÖNERİLDİ"
Kurum, kaynakların korunması ve sürdürülebilir kullanımının sağlanmasının ülkenin geleceği açısından önem taşıdığına işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bilindiği üzere, ülkemizin doğal sit alanlarının tespit ve tescil yetkisi, 1 No.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğüne verildi. Genel Müdürlüğümüzün en temel görevleri doğasıyla, kültürüyle, biyolojik çeşitliliğiyle tüm dünyanın hayran kaldığı bu coğrafyada, sorumluluğunda bulunan doğal sit alanları, tabiat varlıkları ve özel çevre koruma bölgelerini tespit ve tescil ederek; doğal kaynaklarımızı korumak, geliştirmek, izlemek, sürdürülebilir kullanımını sağlamak ve doğal kaynaklarımızın gelecek nesillere aktarılmasını sağlamaktır.
Bu kapsamda daha önce nitel tespit ve göreceli kararlarla tescili yapılmış doğal sit alanlarının, biyo-ekolojik, jeolojik, hidrojeolojik, jeomorfolojik ve peyzaj değerlerinin belirlenmesi ve önerilerin ortaya konması amacıyla 4 mevsimi kapsayacak şekilde 'Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Projesi' ile çoğunluğu akademisyenlerden oluşan uzman proje ekiplerince, doğal sit alanlarının değerlendirilmesine ilişkin teknik esaslar ve bilimsel bulgular doğrultusunda hazırlandı ve sonucunda yeni kategoriler önerildi."
Kurum, bu bağlamda Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyon üyelerinin değerlendirdiği raporların, bilimsel kriterler esas alınarak hazırlandığından subjektif yaklaşımı ortadan kaldırdığının altını çizdi.
"86 PROJEDE SONA GELİNDİ"
Bugüne kadar tescil edilerek yönetilen ve korunan alanlarla birlikte, Türkiye'de yer alan potansiyel kara, su ve denizel koruma alanlarının belirlenerek ekosistem hizmetlerine kazandırılmasının Bakanlığın en önemli görevleri arasında olduğuna dikkat çeken Kurum, şu ifadeleri kullandı:
"Sağlıklı çevre koşullarında yaşamın sağlanması ve ülke ölçeğinde ekosistem hizmetlerine destek veren korunan alan miktarımızın artırılması hedefimizle, mevcutta doğal sit alanı olmayan öneri potansiyel doğal sit alanlarının değerlendirilerek, kategorilerinin ve sınırların belirlenebilmesi amacıyla toplam 86 alanda 'Potansiyel Doğal Sit Alanlarının Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Projesi'nde sona gelindi.
Söz konusu projeyle, ülkemizde her yıl korunan alan miktarımızı yüzde 20 artırma hedefine ulaşmak için çalışmalarımız tüm hızıyla sürüyor. Projeyle, ülkemizdeki korunan alan miktarımızı artıracağız, tespit edilen yeni tür ve habitatlarla da bilim camiasına katkı vereceğiz."
"2,5 MİLYON HEKTARA ÇIKMIŞ OLACAK"
Kurum, toplam sit alanı sayısının 2 bin 430 olduğu bilgisini vererek, şunları kaydetti:
"Toplam yürüyen proje 830’dur ve 86'sını da tamamladık. Ayrıca sene sonuna kadar tamamını onaylamış olacağız. Böylece bu çalışmanın sonunda sit alanlarımızın büyüklüğü yüzde 20 artarak 2 milyondan 2,5 milyon hektara çıkmış olacak. Ayrıca sit alanlarıyla beraber özel çevre koruma bölgeleri, sulak alanlar, milli parklar da katıldığında toplam korunan alan miktarımızı 8 milyon hektar civarında olup, 5 senede bu rakamı 2 katına çıkararak, uluslararası kriterlere uygun hale getirmek için ülke yüzölçümümüzün yüzde 17'sine çıkarmayı hedefliyoruz."
Kurum, ayrıca Türkiye'de sosyal yaşam kalitesini artırmayı hedefleyen ve ekosistem hizmetlerine destek olan bu alanların, koruyucu yeşil tampon ve ekolojik koridorlara da destek verdiğini kaydetti.